
Yor beni hayat, Kendimi anlatamadıysam sana yor beni, Göremediysem bir kelebeğin kanatlarındaki gökkuşağını, Yanmadıysam kokusu ile bir karanfilin,
Dokunamadıysam bir bebeğin teninde saflığın yüreğine...
Vur beni alnımdan hayat...!
.........her sey sende gizli ..........
Yerin seni çektiği kadar ağırsın, Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın, Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün, Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kâr sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun. Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın. Bir gün yalan söyleyeceksen eğer; Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret, Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın. Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın, Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak, Bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir, Kuşlar ötebildiği kadar sevimli, Bebek ağladığı kadar bebektir. Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin, bunu da öğren,
SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN...
|
.
|
Can Yücel
SENSİZLİK ZOR...!
Gelirsin diye , Çatlaşmış toprağa kirpiklerimin ıslaklığını bezedim Ayrılıklardan bizar olmuş gönlüme Sadece senin gelmeni diledim Omuzlarımdaki acılarımı bir hamlede seninle silkeledim
Avuçlarımda sensizlikte akan gözyaşları Dilimde ise gidişinde bestelenen ah u figan Yarınımı unuttum, sensiz bugünümü bildim hep ziyan Ayrılık ateşi yanarken avuçlarımda Kader terazisinde kalmamış ince mizan
Sensizliğin karanlığında kaybettiğim güneşimi ararken İpi kopmuş uçurumlarda sensiz dolaşan ruhumu seyrettim Sen yokken hep büyük günahlara yoldaşlık ettim Uğruna, bu canımı çoktan heba ettim Sen geleceksin diye gülüşlerimi yarınlarıma tutsak ettim Nemli duvarlara bir de sensizlik eklenince Geceden sabaha gözyaşımla kaç kez intihara meylettim
Çok gördün bana, mutlulukla birkaç sıcak tebessümü Gidişinle kuruttun seninle açan yüzümdeki taze terennümü Oysa seninle ne çabuk unutmuştum katmerleşmiş hüznümü
Gelmedikçe büyüyen yalnızlığında lal oldu bu dilim Düşündükçe sensiz beni, sensizlikte ben sanki bir hiçtim Ham yüreğimle ayrılığın ateşinde hep sana piştim Umutlarım seninle gurbete düştü düşeli Anlamı nedir diye sorgulamıyorum bu uzun sükutun Belki de yüreğim hep sensizliğe meftun Tomurcuğunu yitirmiş gelincik gibi Gidişinle yüreğimdeki umut çiçeklerini çoktan kuruttun
Bensiz ne yapıyorsun diye sorarsan Kalbimde sensizlikte biten yediverenleri ayıklıyorum Sanma ki sensiz buralarda yasıyorum Sensizlik zormuş meğer yavaş yavas ona alışıyorum. |
Senin yükün ağır, altında ezilense ben.
Sen gözlerimden üşüyorsun,
Ben bir çakımlık kelimenle tutuşuyorum.
Başlığa gerek yok. gelişmedeyim ben, sense sonuçta
Adımı sorma Gözüm
Senleyken unutuyorum.
Senin siyahların aklanırken,
Benim içimde bir yumak kent büyüyor.
Sokakların sessiz arsızıyım.
Eşkalin değil gölgen düşüyor yollarıma,
Kayboluyorum….
“aşk yalnızlık”tı Gözüm ve bir bilsen nasıl yalnızım…
ellerimden girdiğin düşlerimin dalgın kuşkuları,
gözlerimde ve sözlerimde şimdi.
bir çakımlık kelimenle tutuştur yine.
parmaklarınla yüreğinin cesaretini koy teraziye,
can fitili için aradığın kibrit ağır basan kefede.
yokluk deme Gözüm
senin gölgen varlığa kanıt bende…
bende yağmurlar hiç dinmiyor.
ektiğin kelimeler içimde yeşeriyor.
küllerini ben topluyorum, kimselerin dillerinden,
aynandan yansıyan alev oluyorum.
hasret sen adındaki çıkmazım,
yoruluyorum….
Senden gelen afetlere alışkınım ben.
Senin adımların yoklaşırken benim içim acıyor.
Bir volkan patlıyor gırtlağımda,
Alev alev senin adın akıyor ciğerlerime.
Gözlerim sen sürgünü….
Bende vuslat; ünlem yanılgılarının üç noktaya dönüşümü,
Ahım kapalı bir zarf dudaklarımın arasında.
İçimin sesi bir çocuğun ağlayışındaki ürkeklikte gizli,
Ölümse parmak uçlarındaki cesarette….
Sen-sizlik doğurursan sessizlikte çığlık çığlığa
Sesin boğulur sevdalara beş kala, 10 geçe
Gece her daim oyunda; oyun hep aynı sahnede
Yağacaksa… sessizliğe yağsın; damlalarsenfonide
Aşk bir yara..
Kanasa da yaraların; çiceklere gebe yüreğin
Sen-sizlik dört duvar hücrede bir ışık süzmesi
Prangalardan yüzüne yansıyan.. bir ışık bu aşk
Ses’in yetmez ; sizlik bitmez “sen” ben” lik
Bir kapı kapanır gece döşünde sessizliğe
Bir kapı açılır sen-sizlikten dışarıya…
Yitik zaman… umuttan ıraksan var
Böl-sen-de günleri saate
Saatler kendinden intihar dakikalara
Yiten.. sadece uçurumda… bir gül..
Gül’se.. gülümseyen gözlerinde…
Sana,sensizliği defalarca gemilerine koyup yaktığım denizlerin kokusunu getirdim avuçlarımda,tut ellerimi…Tut ki,avuçlarına aksın yüreğimdeki martıların çığlıkları.Tut ki,içine vursun adını sakladığım dalgalar.Gözlerin kum ağlasın.Seni anlattığım yosunlar düğümlensin parmaklarına…Tut ki senin için sakladığım yakamoz yitip gitmesin…
Sana,kimselerin adını bilmediği, masal dağının çiçeklerini derledim,çığlara bata çıka,her birinde sevdamın rengi çağlayan…Her biri sen kokan…Dokun renklerine.Dokun ki, düşlerimin seninle soluklanan mevsimlerini gör.Dokun ki, hasretimin en zemheri vakitlerde sana nasıl çiçek çiçek çoğaldığını gör.Dokun ki, senin için büyüttüğüm, adı” umut” çiçeklerim solup ölmesin…
Sana,en sevdalı türkülerini çaldım rüzgarların…Güvercin kanadından esen ıslığı,ilkyaza boy veren çiğdemin gülüşünü…Yağmurun sesini topladım sana.Dinle.Dinle ki, seni nasıl sevdiğimi gizlediğim şiirler, ıslatsın saçlarını.Dinle ki, sustuğum yerde senin için kanayan türkülerimi duysun yüreğin.İçimdeki çocuk, gökyüzüne salarken uçurtmalarını,dinle sesini…Dinle ki, senin için biriktirdiğim sevdalı ezgiler tükenip
bitmesin…
Sana,yıldızlar kopardım gecelerimden.Sana dair dileklerimi sarıp sarmalamış kuyruklu yıldızlar getirdim,bak ellerime…Al…Al ki, olacaksa gecelerin,seni anlattığım yıldızlar dönensin başının üstünde. Ve karanlığı en kuytu köşelere atsın…Al ki, yıldızlar, seni sana anlatsın…Al ki, adını yazdığım şafak çiğleri azalmasın sabah ayazlarından.
Sana,yokluğunda omzuna yaslandığım sensizlikleri getirdim.Yaralı mektuplardı adresi olmayan sokaklarına bıraktığım.Hoyrat fırtınalar getirdim, yüreğimi bütün iklimlerde adalarına savuran.Ve denizlerine akan ırmaklarımı getirdim sana, en mavi sesiyle…Bırak…Bırak ki,çoğaltayım sevdamın yangın yerlerinde seni…
Sana,bin yıllık hasretimi getirdim kucağımda.Aç kapılarını yüzüme.Kaldır yüreğinin pencerelerini,duvarlarını yık çizdiğin evlerin.Gecenin karanlığını sök at gecenin yüzünden.Ve evrenin bütün ışıklarını yak…Ellerimi tut…Gözlerime bak…Sesimi dinle…Yüreğime dokun…Çağlayışımı gör…Aydınlığında yıka beni…Çünkü ben,toprağına köklerimle tutunmaya geldim…Çünkü ben,yazılmamış öykülerimi yazmaya geldim…Çünkü ben,sevdamın hasretini yakmaya geldim…Çünkü ben,göğsüne başımı saklamaya geldim…
ÇÜNKÜ BEN,BEN SENİ SEVMEYE GELDİM…